Üç bölümlük yazı dizimizin ilk bölümünü okumak için burayı ziyaret edin.
4. GÜN SALI – DENİZ
Sabah rutinimizi artık biliyorsunuz. 16. katta tıka basa yemek yemek. Sonrasında yürüyüş yapıp aktiviteleri izlemek. Öğle yemeğinde şişkinlik yapmasın diye salata yiyebilirsiniz. Her türlü salata malzemesi (marul, roka, domates, mantar vs.) mevcut açık büfede ve zevkinize göre yapabiliyorsunuz. Zeytinyağı, balzamik ve parmesan peyniri ile de salatanıza son dokunuşunuzu yapabilirsiniz. Parmesan konusunda elinizi korkak alıştırmayın. Ne de olsa Türkiye’de parmesan peyniri olmadan salatamızı, makarnamızı yiyemiyoruz. Şaka maka yurtdışındaki en ucuz peynirlerden olan parmesan Türkiye’de en pahalı peynirlerden biri ne yazık ki. Ama siz cruise severlere ev ekonomisine katkı bir püf noktası vereyim. Bildiğimiz Bergama Tulum orta sert peynirini minik rendeniz ile rendeliyorsunuz yemeklerinize parmesan niyetine, misafirinize yediriyorsunuz.
Gemide 15. kattaki The Pool and Sports Zone dinlenme, güneşlenme, yüzme ve keyif bölgesi. Çocukların keyifli vakit geçirip eğlenebileceği güzel bir alan burası. Yetişkinler için de buradaki 4 adet okyanus manzaralı jakuzi günün yorgunluğunu atmak için birebir. İstemediğiniz kadar çok şezlong olduğu için de yer bulma derdiniz pek olmuyor. Havlu almak için kartınızı okutarak temiz havlunuzu alabiliyorsunuz fakat aldığınız havluyu aldığınız yere bırakıp kartınızı okutmanız şartıyla. Havuz çevresinde birçok bar ve kafe mevcut.
Geminin arka kısmında bulunan iki adet sörf simülatöründe sörf dersi alabildiğiniz gibi, eğer korkunuz yoksa da “Boardwalk”un üstünde “Zip-Line” yapabiliyorsunuz. Bu alanda ayrıca basket sahası ile Mini Golf alanı da var.
Güzelliklerine ve formuna düşkün bay ve bayanlar için her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri Fitness Ve Spa Merkezi olan “Vitality At Sea And Fitness Center” 6. katta. Burada dilediğiniz zaman sporunuzu yapabilirsiniz. Kapalı spor merkezleri bana göre değil derseniz, geminiz sizi de düşünmüş. Fitness Center’dan havlunuzu boynunuza atıp, bir alt kata indiğinizde kendinizi geminin çevresini tam tur dönen bir koşu parkurunda buluyorsunuz. Bir tur 1 kilometreye denk geliyor. Dalga sesleriyle okyanusta giden geminin içinde sporunuzu yapmak da ayrı bir keyif veriyor insana. Aklınızda bulunsun bu kısım açık alan olduğu için biraz esiyor. Ona göre giyinmekte fayda var. Fitness Center’ın da bulunduğu alandaki güzellik merkezinde her gün güzellik ya da sağlıklı yaşam konulu seminerler, eğitimler veriliyor. Yine İngilizcesi iyi olanlar için kaçırılmaz bir fırsat.
Eğlence Ve Gösteri Merkezi (Entertainment Place) kısmındaki en büyük yer olan “Amber Theater” Türkiye’deki birçok şehirdeki amfi tiyatrolarından daha büyük. Bu kısımda Stüdyo B’de kocaman bir buz pateni pisti de var. Ayrıca burada bir jazz bar ve 18 yaş üstü için Comedy Club mevcut.
Stüdyo B’nin yanında Casino Royal’e bağlanan koridorda tablolar, sanat eserleri mevcut olup bu eserleri müzayede ile satın almak mümkün.
Dördüncü günün akşamında yemek öncesi Buz Pateni Gösterisi için Stüdyo B’deki yerimizi aldık. “Monopoly” adlı şov da kaçırmamanız gereken gösterilerden biri. Ama buraya üzerinde ceket, şal olmadan gideyim demeyin, ertesi güne şifayı kaparsınız yoksa. Geminin içi zaten genel olarak çok soğuk. Özellikle yeme-içme alanları. Ama açık alanlar da bir o kadar sıcak ve bunaltıcı oluyor gün içerisinde.
Eğer jazz severseniz yemek sonrası 4. kattaki “Jazz On Bar”a Perry Phillips Quartet dinlemeye gitmenizi önerebilirim. Biz her akşamı bu barda noktaladık. Perry amcamızın her ara verildiğinde misafirleri ile muhabbete gelmesi, şakalaşması da çok sempatikti. Bizleri üniversite öğrencisi sanmasıyla zaten gönlümüzde ayrı bir yeri oldu kendilerinin. İçerisinin karanlık olmasının böyle düşünmesinde bir etkisi olabilir diye düşünüyorum. 🙂
5. GÜN ÇARŞAMBA – SAINT MAARTEN
Beşinci günde durağımız Saint Maarten adası. Sabah erken saatte kalkıp, kahvaltınızı edip adayı gezmek için erkenden yola çıkmalısınız. Limanda kiralayabileceğiniz 8-10 kişilik taksiler mevcut. Size uygun turu seçip adayı 3-4 saatte rahatlıkla gezebilirsiniz. St. Maarten Fransa ve Hollanda topraklarına sahip bir ada. Bu cennetin, Hollanda’ya bağlı güney yarısı “Sint Maarten”, Fransa’ya bağlı olan kuzey yarısıysa “Saint Martin” olarak adlandırılıyor. Sint Maarten’in başkenti Philipsburg, Saint Martin’in başkenti ise Marigot. Bu adanın en ünlü plajı Maho Beach. Plajlarda güneşlenen insanların tepesinden Princess Juliana Airport’a iniş yapan uçakların geçişi videolarında gördüğümüz kadarıyla etkileyici. Niye videolardan izlediğimiz kadarıyla diyorum. Çünkü Maho Beach’teki kafede interneti bulan masum Türkler olarak, sosyal medya açlığımızı giderirken, uçağın iniş anını kaçırdık. Yanarım yanarım ona yanarım. Siz siz olun, kafede yazılı olan uçakların iniş saatlerine dikkat edin.
St. Maarten adası kelebekleri ile ünlü bir ada. Milyonlarca kelebek hiç durmadan uçuşuyorlar çevrenizde. Hatta bu arada çok güzel bir Kelebek Çiftliği olduğunu duyunca gitmeyi istedik, fakat kasırgada birçok yer gibi orası da yerle bir olmuş.St. Maarten adasında, sahil boyunca kasırganın tahribatlarını görebiliyorsunuz. Yan yatmış tekneler, çatısı uçmuş evler, köklerinden sökülmüş ağaçlar. Okyanusa kıyısı olmasının bedelleri bunlar. Ada turu yapmak istemezseniz eğer, geminin yanaştığı limandan şehir merkezine deniz taksileri mevcut. Kişi başı 5 dolar. Gidiş-dönüş bileti alabiliyorsunuz. Sıcaktan bunalan biz, şehir merkezini gezmek yerine iskele karşısındaki “Hard Rock Cafe”ye gidip soğuk biramızı içmeyi tercih ettik. Akşam 16.00 gibi gemimize geri dönüş yaptık ki akşamki etkinlikler için biraz dinlenebilelim.
Seyahatimizin son üç gününde yine ziyaret ettiğimiz diğer adaları ve dönüş yolculuğumuzu anlatacağım. Üçüncü yani son bölümü okumak için burayı ziyaret edebilirsiniz.
Karayipler Turlarını incelemek için hemen tıklayabilirsiniz.