Gel ve Keşfet!

Rehberimiz Tarkan Arslan Panama Kanalı Gezi Deneyimlerini Anlattı

Vision Of The Seas İle Panama Kanalı

0 2.236

Royal Caribbean gemilerinden Vision of the Seas ile Panama Kanalı & Westbound Cruise turu için heyecanlanmamak mümkün değildi. 16 gece gemide, 1 gece Miami’de ve 1 gece de Los Angeles’te olmak üzere tam tamına 18 gece konaklamalı bir program ile herkesin hayallerinde olan, ölmeden önce gidilmesi gereken yerlerden biri olan meşhur Panama Kanalı geçişi gerçekten müthiş olacaktı. Panama dışında Kolombiya, Kosta Rika, Guatemala ve Meksika gibi ülkeleri de görecek olmamız gerçekten unutulmayacak bir deneyimi bize sunacaktı.

Turumuza rahat ve kaliteli hizmet veren Türk Hava Yolları İstanbul – Miami uçuşu ile başladık. Miami’ye akşam vardığımızdan ilk geceyi otelimizde dinlenerek geçirdikten sonra ertesi gün yarım günlük Miami Turu ile şöyle bir kendimize geldik. Coconut Grove, Coral Gables, Biltmore Oteli, Venedik Havuzu, Little Havana, Bayside bölgesini gezdikten sonra South Beach bölgesinde serbest zamanda kahvemizi içerek Miami havasını içimize çektik. Artık zaman 16 gece geçireceğimiz gemimize binmeye gelmişti.

İlk iki gün Vision of the Seas gemisinin altını üstüne getirdikten sonra ilk durağımız olan Kolombiya Cartagena’ya geldik. Cartagena; ülkenin kuzeyinde, Karayip denizinin kıyısında yer alır ve 952 binlik nüfusu ile ülkenin 5. büyük şehridir. İspanyolların ülkedeki ikinci kurduğu şehir ve daha sonraları Afrikalı kölelerin ilk kez özgür olarak yaşadığı merkezlerden biridir. Kızılderililer, Afrikalılar, İspanyollar, Araplar şehrin ve ülkenin nüfusunu oluşturur. Şehri korsan saldırılarından korumak için inşa edilen 29 adet hisar ve 13 kilometrelik tarihi şehir duvarı 1984 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girmiştir. Tarihi duvarlarının içindeki eski şehrin Arnavut kaldırımı sokaklarında yürürken kendinizi İspanyol kolonisi zamanlarında yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Harika plajlara sahip olan şehirde yıl boyunca sıcaklık 30 derecenin altına düşmez. Sıcakkanlı insanları, tarihi, mimarisi, doğası, tropikal iklimi, lezzetli yemekleri ve meyveleri, renkli eğlence hayatıyla her kesim ve her bütçeye sahip turiste hitap eden bir yerdir.

 

 

 

 

 

 

 

Ülkenin para birimi Kolombiya Pesosu ve 1 USD = 3,150 COP civarında. Burada bol sıfırlı paralar harcamaya hazır olun. Birçok otel, restoran ve dükkân kredi kartlarını kabul ediyor aklınızda olsun. Bu arada meşhur Kolombiya Kahvesi almayı unutmayın. Ayrıca kendilerine has olan kızarmış muzu da deneyimleyebilirsiniz. Hemen bir gün sonraki durağımız Colon şehrine ve Panama’ya geldik. Panama ya da resmi ismi ile Panama Cumhuriyeti ve genelde adını Panama Kanalı ile bildiğimiz ülkenin isminin manası bölgeye gelen ilk yerlilerin kendi dillerinde kelebeklerin çokluğu anlamına gelen cümleden kaynaklandığı düşünülüyor. Kosta Rika ile Kolombiya arasında kalan, kuzeyden Karayip Denizi’ne güneyden Pasifik Okyanusu’na komşu küçük bir ülke Panama.

Yaklaşık 3,6 milyon kişinin yaşadığı ülkenin başkenti, ülke ile aynı adı taşıyor: Panama City. Toplam nüfusun ise dörtte biri başkent Panama City’de yaşıyor. Gemimizden çıkıyor ve Chagres Nehri’nde ormanın derinliklerine kano ile tur yapıyoruz. Turumuz sırasında ormanda yaşayan Embera Halkı ile tanışıyor ve onların yaşam şartlarına şahit oluyoruz. Yaşamlarına baktığımızda Embera kadınları genelde belden üstü çıplak gezse de Panama hükümeti artık böyle olmaz dediği için yavaş yavaş giyinmeye başlamışlar. Erkekler ise yarı çıplak bir şekilde hayatlarına devam ediyor. Teknolojiden uzak bu köylerdeki elektrik sadece güneş enerjisi ile karşılanıyor. Evlerde ise çeşmeden akan bir su yok. Banyo dahil neredeyse suyla ilgili tüm ihtiyaçları nehirden karşılıyorlar.

 

Embara köyü ziyaretimizden sonra bir de başkent Panama City’yi görelim diyor ve yola koyuluyoruz. Yaklaşık 1 saat sonra Panama Kanalı’nın Pasifik Okyanusu girişinde bulunan şehrine varıyoruz. Burası merkez sınırları içinde yağmur ormanları olan tek başkent. Finans ve ticaret merkezinin yüksek gökdelenlerinin şehrin her yerine yayılması ile daha çok modern dünyanın yüzünü yansıtan görüntüsü ile ön plana çıkmış bir şehir olan Panama City, Orta Amerika’nın en zengin şehirlerinden biri olarak öne çıkmaktadır.

Ve en sonunda tur programımızın en merak edilen bölümüne geliyoruz. Sabah saatlerinden itibaren meşhur Panama Kanalı’na girmeye başlıyoruz. Gemi aynı zamanda anonslarla bize kanal ile ilgili bilgileri tüm ayrıntıları ile vermesi bizleri iyice aydınlatıyordu. Panama Kanalı bugün de Panama’nın en önemli ekonomik gelir kaynaklarından biri. 77 km uzunluğundaki kanalın önemi Atlantik Okyanus ile Pasifik Okyanusu birbirine bağlamasıdır. Bu sayede daha önce Ümit Burnu’nu dolaşan bir geminin yolu 13.000 km kısalmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Gemiler, iki Okyanus su seviyesi arasında 30 metre civarında fark olduğundan 77 km boyunca, asansör mantığında çalışan kanal sisteminde, havuzlara girip, deniz seviyesine göre alçalarak ve yükselerek yoluna devam etmekte ve ulaşımlarına devam etmektedirler. Tüm gün boyunca gördüklerimiz ve aldığımız bilgiler ışığında yaşadığımız bu güzel deneyimi akşam gemimizin keyifli yemek salonunda grubumuzdakilerle paylaşıyor ve yorumluyoruz.

Panama Kanalı’nı geçtikten sonraki ilk durağımız Kosta Rika, Puntarenas şehri. Costa Rika İspanyolca ”Zengin Kıyı” anlamına geliyor ve o zamanki yerlilerin çok fazla altın ve mücevhere sahip olmasına dayandığını söyleyebiliriz. Doğal güzellikleri ile kendine hayran bırakan ülke, ”Pura Vida” yani saf yaşam felsefesini halkın yaşam tarzından devlet politikalarına kadar her alanda ön planda tutuyor. Costa Rika denildiğinde akla ilk gelen şeylerden birisi de şüphesiz ki Costa Rika Kahvesidir. Ülke ekonomisine büyük katkı yapan kahve, 1808 yılında Küba’dan gelen kahve çekirdeklerinin dikilmesi ile büyük bir sektör haline gelmiştir. Puntarenas bölgesinde kahve üretimi oldukça yaygın. O zamanlar buradaki ticaretin öneminin farkına varmışlar ve 1910 yılına kadar ülke içinde pek çok yere ulaşan demir yolu yapılmış. Burası kahve ihracat merkezi, yani siz de mutlaka buradan kahve alın derim. Kosta Rika’nın Pasifik kıyısında konumlanan Punta Arenas’ın İspanyolca’daki anlamı “kum noktası”. Burası 1554 yılında kurulmuş olan İspanyolların en eski yerleşimlerinden biri ve burada gezilecek en güzel yerlerden biri de Monte Verde. Kosta Rika’nın Bulut ormanı denilen muhteşem ormanların içinde bulunan küçük bir kasaba. Doğayı ve doğa aktivitelerini seviyorsanız, Monte Verde’ye mutlaka gitmelisiniz.

 

Gemi ile seyahatimizin avantajlarını yaşıyor ve her gün ayrı bir liman her gün ayrı bir ülke ile keyfimize keyif katıyorduk. Şimdiki durağımız Guatemala, Puerto Quetzal. Puerto Quetzal limanından indiğinizde yakındaki San Jose şehrini

hem güvenlik sebebi ile hem de yapacak pek bir şeyin olmaması nedeniyle pek önermiyorum. Yapılacak en önemli gezi Antigua şehrine yapılmalıdır. Antigua Guatemala’nın eski başkenti ve yaşanan depremin ardından büyük ölçüde zarar görmüş sonrasında da başkent Guatemala City kurulmuştur. Dağların arasına kurulmuş olan Antigua’nın ismi Antik Guatemala‘dan türetilmiş bir isim. Kolonyal mimarisi ve doğası ile Guatemala’nın en gözde kenti. Başlı başına tüm şehir mimarisi ile gezilip görülmesi gereken bir yer. Ayrıca UNESCO Dünya Mirası listesi’nde bulunan şehir ülkenin en popüler turistik merkezidir. Burada da kahve diğer gittiğimiz şehirlerde olduğu gibi meşhurdur; ayrıca alabileceğiniz ‘worry doll’lar da buradadır. İnanışa göre; worry doll alıyorsunuz ve yatmadan önce bütün endişelerinizi, kaygılarınızı ona anlatarak yastığınızın altına koyuyor uyuyorsunuz. Ertesi gün tüm bu endişelerinizden, kaygılarınızdan kurtuluyorsunuz. Denemek isterseniz pazarlarda bu bebekleri görmemeniz mümkün değil.

 

Gemide bu sabah uyandığımızda artık Meksika’dayız ve bu ülkedeki ilk durağımız; Huatulco. Yanaştığımız limanın plajlara yürüme mesafesinde olduğunu görünce bu avantajdan yararlanıyoruz. Kendimizi plaja ve yemyeşil doğa ile masmavi sulara bırakıyoruz. Plajda ayrıca bir sürü restoran ve kafe bulunduğundan yerel Meksika tatlarına bakmayı da ihmal etmiyoruz. Meksika’nın Huatulco limanından sonraki durağımız Meksika’nın eğlenceli limanlarından biri olan Puerto Vallarta oluyor.

200.000 nüfuslu bu küçük sahil şehri her sene birçoğu ABD’den ve Kanada’dan olmak üzere milyonlarca turisti kendisine çekiyor. Berrak suları ve ipeksi kumlarının yanı sıra Meksika’nın eşcinsel başkenti olmasının da bu konuda etkisi büyük. Limandan indikten sonra şehri bir baştan bir başa geçen otobüsler sayesinde merkeze kolayca ulaşılabiliyorsunuz, hatta otobüsler sizden Meksika Pesosu yerine ABD Doları da alıyor ve sadece 1 USD. Otobüste merkezde indikten sonra şehrin en güzel yeri, kordonu olan ‘Malecon’ da yürümek, kafeleri ve hediyelik eşya satan dükkanları gezmek, gerçekten keyifli. Hatta arada Tekila satan dükkanlarda Tekila denemesi de yapabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Los Angeles’dan önceki son durağımız yine Meksika’da Cabo San Lucas. Burada cam tabanlı tekneler ile Pasifik Okyanusu’nun Cortez Denizi ile buluştuğu Land’s End’e gidiyoruz. Kemer şekilli kayalar, Deniz Aslan Kolonisi, Pelikan Kayası’nı ve ölümsüz Aşıklar Plajı’nı görüp Cabo San Lucas’ı keşfediyoruz. Burada ayrıca gri balinaların göçlerini izleyebilir, sörf yapabilir, şnorkelle dalışlar yapabilirsiniz.

Meksika’dan 2 günlük yolun ardından gemimizden Los Angeles’ta iniyor ve meşhur Universal Stüdyoları turumuzu yaparak gezimizi hoş anılarla bitiriyoruz. Royal Caribbean’ın mükemmel hizmeti ve kusursuz organizasyonu ile harika bir serüveni tamamlamanın verdiği gururla ülkemize dönüyor ve ayrıcalıklarla dolu bir başka Royal Caribbean gemi seyahatinde buluşmak üzere grubumuzdan ayrılıyoruz.

Gemi Turlarını incelemek için hemen tıklayabilirsiniz.